Geçtiğimiz Ekim ayında “Back to the Mac” etkinliğinde ilk defa adını duyduğumuz ve görme imkanına sahip olduğumuz, Mac işletim sisteminin yeni versiyonu olan Lion‘ın ilk betası geçtiğimiz hafta içerisinde yayınlandı. Sadece Mac OS X geliştiricilerinin erişebildiği ve son kullanıcılara açık olmayan bu beta, Lion’ın nasıl bir işletim sistemi olacağı konusunda bize oldukça güzel bir resim çiziyor diyebiliriz.
Biz de bu yazımızda Lion’daki bazı yenilikleri ve işletim sisteminin detaylarını paylaşmaya çalışacağız. Hatırlatmakta fayda var, burada bahsedilenler henüz beta sürüm, ve bizlerin kullanımına açık şeyler değil. Bu sebeple sadece bir fikir vermesi ve birkaç ay sonra kullanmaya başlayacağımız şeylere ışık tutması açısından değerlendirmekte fayda var… 🙂
Mac App Store
Yine “Back to the Mac” etkinliğinde ilk defa adını duyduğumuz, ancak Ocak 2011 itibariyle kullanmaya başladığımız Mac App Store için iOS ailesindeki App Store’un Mac versiyonu diyebiliriz. Mac App Store hakkında daha fazla bilgi almak için “Mac App Store 1000’den fazla uygulama ile açıldı!” yazısına, eğer henüz Mac App Store yüklemediysek veya nasıl kullanacağımızı bilemiyorsak da “Mac App Store ve Uygulamalar” yazısına göz atabiliyoruz.
LaunchPad
LaunchPad sayesinde Mac’imizdeki uygulamalarımıza hızlı bir şekilde -iPad’de tarzında- erişebiliyoruz. Dock‘taki LaunchPad ikonuna tıkladıktan sonra, karşımıza gelen uygulama dolu sayfada Mac uygulamalarımızı görebiliyor, aralarında dolaşabiliyor, klasörler oluşturarak gruplamalar yapabiliyoruz. Aynı zamanda Mac App Store’dan yüklediğimiz uygulamalarımız da anında LaunchPad’de yerini alıyor…
Tam Ekran Uygulamalar
Aslında ilk duyulduğunda tam anlaşılmıyor. Çünkü “tam ekran uygulamalar” bizim ilk başta anladığımız gibi değil. Bu özellik sayesinde, Lion için özel olarak yazılmış olan uygulamalarda tam ekran moduna geçebiliyor. Ne üstte menü çubuğu kalıyor, ne de altta Dock… Mac’imizin ekranı tamamen uygulama tarafından dolduruluyor.
Şu anda iPhoto’nun güncel versiyonunda da görebileceğimiz bu kullanım, Safari, Mail, iCal gibi pek çok uygulama tarafından da desteklenecek ve bizlere çok daha odaklı ve pratik çalışma imkanı sunacak.
Mission Control
Daha önce paylaştığımız Expose, Dashboard ve Spaces gibi verimlilik sağlayan araçların bir birleşimi denilebilir Mission Control için. Tek bir hareketle erişebildiğimiz Mission Control, Mac’imizdeki herşeyi kuşbakışı olarak görebilmemizi sağlıyor: Uygulama bazında gruplanmış bir şekilde pencerelerimiz, tam ekran uygulamalarımız ve Dashboard’umuz…
Spaces ve Expose özelliklerini birlikte ve sık kullananlar için oldukça faydalı olacağa benzeyen Mission Control, ilk bakışta biraz karmaşık olabilir görünse de, bize derli toplu bir yapıda sunduğu arayüz ile bize çok zaman kazandıracağa benziyor.
Hareketler ve Animasyonlar
Daha birkaç gün önce paylaştığımız “Mac OS X Lion ile TrackPad’in yükselişi” yazımızda da bahsettiğimiz gibi, TrackPad‘in dolayısıyla da çoklu-dokunuş (multi-touch) kullanımı Lion ile birlikte artıyor. iPad’deki gibi daha fazla animasyon, farklı parmak hareketleri ve kullanımlara göz atmak için “Mac OS X Lion ile TrackPad’in yükselişi” yazımıza göz atabilirsiniz…
Otomatik Kaydet (Auto-Save)
Hepimizin başına en az bir kere gelmiştir… Bir süre üzerinde çalıştıktan sonra, kaydetmeden kapattığımız, ya da bir şekilde kaybettiğimiz belgeler bazen bizi çıldırtabilir. Çok önemli bilgiler uçabilir. Böyle durumları önlemek için geliştirilen Auto-Save sayesinde artık Lion, üzerinde çalıştığımız belgelerdeki değişiklikleri otomatik olarak kaydediyor. Böylece istenmeyen durumlarda dokümanımızın son halini geri getirebiliyor, ya da geri alabiliyor. Ufak gibi görünse de hayat kurtaran bir özellik olacağı kesin… 🙂
Sürümler (Versions)
Aslında Sürümler’i Otomatik Kaydet ile birlikte düşünebiliriz. Çünkü her yeni kayıt ile yeni bir sürüm yaratılmış oluyor. Versions özelliği sayesinde de birkaç saat, hatta birkaç gün önceki dokümana dönmek istediğimizde –Time Machine benzeri bir görüntü ile- üzerinde çalıştığımız dokümanın eski sürümlerini görebiliyoruz. Yanyana koyup şimdiki ile eski sürümü karşılaştırmak, incelemek, kopyala-yapıştır yapmak hatta eski bir sürüme anında geri dönmek bile mümkün… 🙂
Resume
Mac kullanıcıları olarak her ne kadar Mac’imizi yeniden başlatmak yerine uyku moduna almayı tercih etsek de, arada bir Mac’imizi kapatıp açmamız gerekebiliyor. Bu gibi durumlarda açık olan uygulamaları kapatmak, kaydedilmemiş dokümanları kaydetmek, açık olan dokümanları aklımızda tutmak, ve sistem yeniden açıldıktan sonra bunları tekrar açmak gerekiyor. Oldukça can sıkıcı ve zaman alan bu işlem, Resume özelliği sayesinde tarihe karışıyor 🙂
Yani bir anlamda “nereden bıraktıysak, oradan devralmak” mümkün… 🙂 Sadece Mac’imizi yeniden başlattığımızda da değil, bir uygulamayı kapattıktan sonra yeniden açtığımızda da, herşeyi aynen bıraktığımız gibi bulabiliyoruz…
Mail 5
Apple’ın E-Posta uygulaması olan Mail‘i, şu anda 4’üncü sürümüyle kullanabiliyoruz. Mail, hala oldukça hızlı, pratik ve kullanışlı olmasına rağmen, artık biraz eskimiş olan arayüzü ve Gmail’in gerisinde kalan özellikleri sebebiyle gözümüze pek hoş görünmemeye başlamıştı. Hatta Sparrow gibi eposta istemcileri Mail’in tahtına göz dikmiş, ve oldukça iyi deneyim sunmaya başlamıştı.
Ancak Apple, bu konuda geri planda kalmak istemediğini açıkça ortaya koyuyor ve Mail 5 ile bizi yepyeni bir arayüz, ve kullanımla karşılıyor. Arayüz iPad’deki gibi, daha kolay kullanılabilen bir hale getirilmiş. Özellikle de geniş ekran sayesinde daha da pratik bir kullanım söz konusu. Yine iOS ailesinden alışık olduğumuz, aynı zamanda Gmail’deki gibi, konuyu takip eden bir şekilde epostaların gruplanması da oldukça işe yarayan bir özellik olarak Mail’in yeni sürümünde yerini almış.
Tüm bunlarla birlikte, zaten hızlı olan “arama” özelliklerinin de hızlanmasıyla birlikte Mail 5, bizi yeniden kendine bağlayacak gibi görünüyor…
AirDrop
İkonunu ve kendisini en beğendiğim özelliklerden birisi AirDrop. Sanki havadan ikmal yapılıyor gibi bir izlenim uyandıran AirDrop, aslında bizi yanıltmıyor ve tam olarak bu işi yapıyor 🙂 Yakındaki Mac’lerle kolayca dosya transferi yapabilmemizi sağlıyor…
AirDrop’u kullanmak için Finder’ı açtıktan sonra AirDrop’u seçiyoruz ve etrafımızdaki AirDrop özelliği olan Mac’leri karşımızda görüyoruz. Paylaşmak istediğimiz dosyayı göndermek istediğimiz kişinin üzerine sürükleyip bırakıyoruz. Karşı taraf dosyayı kabul ediyor, ve transfer tamamlanıyor. Bu kadar basit 🙂
Tahminlerin aksine, AirDrop’u kullanabilmek için Mac’lerin aynı ağda olması gerekmiyor. Yeni nesil WiFi adaptörleri aynı anda hem ad-hoc (geçici birebir bağlantı) hem de bir ağa bağlı çalışabiliyor. Bu sebeple bir ağa bile bağlı olmadan, yakındaki Mac’lere dosya göndermek çocuk oyuncağı oluyor 🙂
Lion Server
Belki çok azımızı ilgilendiriyor olsa da bahsetmeden geçemezdim… Lion ile birlikte “Lion Server” (Sunucu) da artık iç içe geçmiş durumda. Böylece Mac’imizi kolayca sunucu olarak kurabilmek ve sunucu özelliklerini kullanabilmek mümkün olacak.
Şimdilik Lion ile ilgili olarak paylaşabileceklerimiz bu kadar… Ancak 2011 yazında piyasada olması beklenen Lion’ın önümüzdeki aylarda daha pek çok betasını kullanma imkanımız olacak, ve yenilikleri paylaşmaya devam edeceğiz.
Paylasiminiz icin cok tesekkurler.
Bende bugun buna benzer Mac OSX lion hakkinda bir yazi paylasmistim.
Ismime basarak bakabilirsiniz.
Teşekkürler, Apple ve Mac’lerle ilgili paylaşımların artması sevindirici…
yaziniz cok bilgilendirici olmus, ancak bir sorum var. Ben yeni mac book pro almayi dusunuyorum. Lion isletim sistemi su anda yeni mac book prolarda mevcut degil. Apple Lion ciktigi zaman son surum mac book pro’lara ozel bir uygulama yapar mi yoksa tekrar isletim sistemini satin almak mi gerekir?
Merhabalar,
Yeni MacBook Pro’lar ile şu anda Snow Leopard (10.6) yüklü geliyor.
Yaz aylarında Lion (10.7) çıktığında ise ne olacağı henüz belli değil.
Leopard ilk çıktığında (10.5) $129,
Snow Leopard (10.6) ise büyük yenilikler de getirmediği için sadece $29’a satılmıştı.
Satışa çıktığı günden itibaren satılan Mac’lerde ise yeni işletim sistemleri ücretsiz olarak gelmişti.
Lion için de geçmişe bakarak bir tahmin yürütebiliriz elbette, ama kesin bir bilgi gelmeden bir şey diyemeyiz elbette…
Göktuğ Bey;
Öncelikle değerli paylaşımlarınız için teşekkürler. SL üzerine Lion Beta Preview 2 kurdum. Hemen her şey dört dörtlük çalışıyor. Mail programını gördükten sonra Windows üzerinde Ofiice 97’den beri kullandığım Outlook’dan nihayet vazgeçtim :)). Çok önemli bir karar bu, anlamaya çalışın. Neredeyse 15 yıllık bir beraberliğimiz vardı Outlook ile :). 6 ay kadar önce de MAC kullanmaya başladım. Ve gerçekten MAC OS’a bayıldım. Neredeyse hiç sorunsuz tıkır tıkır çalışan mükemmel bir işletim sistemi. Sizin sayfanızında alışma döneminde müthiş faydası oldu. Tekrar teşekkürler.
Soruma dönersek; Outlook 2011 ‘de kullandığım mailleri Mac Mail’e transfer etmek ciddi sorun. Çünkü Outlook sadece .OLM (Outlook Mail) dosyası olarak mailleri dışa aktarıyor. Mac Mail 5’de bunu import etmiyor. “Ben EagleFiler” programı ile bu işi çözdüm. Mailleri .mbox formatına EagleFiler ile çevirip Mac Mail 5’e aktardım. İhtiyacı olanlar nasıl yapıldığını şu linkden öğrenebilirler: http://c-command.com/forums/showthread.php?t=3135
Yalnız Mac Mail (BETA olduğu için olabilir) şu an mailleri indekslemiyor. Spotlight’de mailleri indekslemiyor. Spotlight indeklemesini de baştan yaptırttım. Hatta mail’i birinci sıraya koydum…nafile olmuyor. Muhtemelen asıl sürüm çıktığında bu düzelecektir. OnyX gibi uygulamalarda henüz Lion’u desteklemiyor. Bu sebeple şu an çözümsüzüm.
Çözüm için bir fikriniz var mı?
Erol Bey Merhabalar,
Öncelikle hayırlı olsun, tekrardan Mac ailesine hoş geldiniz 🙂
Sorunuza gelince, daha önce de dile getirdiğimiz gibi Lion’ın şu anda kullanılmasını kesinlikle önermiyoruz. Ben de kişisel olarak kullandığım bilgisayarda Lion’ı henüz aktif olarak kullanmıyorum.
Henüz Lion’a özel olarak uygulama geliştirilmiyor, sizin de söylediğiniz gibi uygulamalar henüz Lion’ı desteklemiyor. Ve belki de en önemlisi, Apple, bu işletim sistemi hala beta olduğu için hiçbir şey için bize garanti vermiyor… 🙂
Tahmininize katılıyorum, Lion biz kullanıcılar için satışa çıktığı zaman böyle sorunlar olmayacaktır. Ancak o zamana kadar bir sonraki beta’yı beklemeniz gerekiyor sanırım… 🙂