Mac dünyasını neden seviyorsunuz? Herkesin kendine göre sebepleri olsa da, bu yazıda ben Mac dünyasını sevme sebeplerimi paylaşmaya çalışıyorum.

Aslında her ne kadar iPad her geçen gün Mac’in hayatımdaki yerini tehdit etse de, hala emektar 11-inç MacBook Air’imle mutluyum. 🙂 2011 yılında Mac’teki en çok sevdiğim özellikleri listelemiştim. Aradan geçen 5 senede bu listeye bir kez daha bakmak istedim.

Mac Dünyasını Neden Seviyorum?

1. Time Machine & Time Capsule

Time Machine ile farkına bile varmadan Mac’imi yedeklemek zaten müthiş bir kolaylık. Sadece harici belliği Mac’e takmak ve beklemek yeterli oluyor. Ama bir de Time Capsule gibi nefis bir ürün evde olunca, ben farkına bile varmadan gün içerisinde bilgilerim yedekleniyor.

Dışarıda Mac’imin başına bir şey gelse, çalınsa veya küçük bir ihtimalle de olsa diskim bozulsa bile (SSD olsa da diskler bozulabiliyor) tüm verilerimin yedeği Time Capsule’de duruyor.

Ayrıca evimdeki Wi-Fi ağını genişlettiği için ekstra bir faydası daha var Time Capsule’ün. Dördüncü katta olsam da, evin önünde Wi-Fi kullanabiliyorum. 🙂

• Time Capsule nedir, ne işe yarar?
• Time Machine ile nasıl yedekleme yapılır?

2. Dosyalara Hızlı Göz Atma

Mac’te deneyimli kullanıcıların en çok kullandığı, ama acemilerin ise pek bilmediği inanılmaz pratik özelliklerden biri bu: Hızlı Göz Atma (Quick Look)

Bir fotoğraf, doküman, ses veya video dosyasını Finder’da bulduğumuzda aradığımız dosya olup olmadığını anlamanın tek yolu çift tıklayarak açmak değil. Hızlıca bir göz atmak için klavyedeki boşluk (space) tuşuna basarak dosyayı hızlıca görüntüleyebiliyoruz.

İşimiz bittiğinde de yine aynı şekilde kapatmak mümkün. Ya da yukarı-aşağı diğer dosyalar arasında da dolaşabiliyoruz göz atarken.

Küçük, ama süper pratik! 🙂

• Quick Look ile sunum yapmak
• Quick Look nedir?

3. App Store

Ocak 2011’de açılan Mac App Store, iPhone’dan kazanılan tecrübeyi Mac’e aktarmanın en önemli kanallarından biri oldu diyebiliriz. Elbette ki iOS ailesindeki kadar zengin ve coşkulu değil Mac App Store, ama Mac dünyası için kritik bir konumda.

Hem işletim sistemi güncellemelerinin buradan yapılabilmesi, hem de geliştiricilerin sitelerinde download butonları aramaktan bizi kurtararak uygulama yükleme ve silme işlemini basitleştirmesi sebebiyle App Store’u Mac dünyasına getirdiği için Apple’a bir kez daha teşekkür ediyorum.

Şimdi bir MacBook’u sıfırdan alacak olsam, yükleyeceğim uygulamaların büyük çoğunluğunu App Store üzerinden tek tıklamayla sırayla yükleyebilmek müthiş zaman kazandıran bir özellik.

4. Dosyayı Geçmişteki Haline Getirebilmek

Bunu anlatmak biraz zor olsa da, şöyle bir örnekle anlatmaya çalışacağım. Kendi özgeçmişimi düzenlediğim bir Pages dokümanım var. Bu doküman üzerinde dönem dönem bazı değişiklikler yapıyorum. Diyelim ki Şubat ayında sildiğim ve yeniden yazdığım bir bölüm var. Şimdi ise o sildiğim bölüme ihtiyacım var. Ne yapacağım? 🙂

Apple’ın 2011’de  10.7 Lion’a geçerken tanıttığı özelliklerden 2 tanesi olan “Auto Save” ve “Versions” bizim için hayat kurtarıcı olarak çalışıyor.

“Auto Save” sayesinde Pages dokümanımız sürekli olarak kaydediliyor, biz özel olarak “Kaydet” demesek bile. Ve “Versions” özelliği sayesinde de bu otomatik olarak kaydedilen dokümanlar tarihe not düşülerek saklanıyor. Ve elbette bunlar diskte çok çok az yer kaplıyor, çünkü sadece iki doküman arasındaki farklar tutuluyor.

İşte bu şekilde Pages uygulamasında Dosya > Geri Dön’e tıklayarak dokümanımızda şöyle bir geçmişe göz atabiliyoruz. 🙂

Bu şekilde geçmiş bir tarihteki dokümana göz atabiliyor, istersek o dokümana geri dönebiliyoruz.

Yani aslında minik bir Time Machine gibi, bu sefer tüm bilgisayar özelinde değil, dokümanlarımız üzerinde de bu özelliği kullanabiliyoruz. Ancak her uygulamada olmasa da, Apple’ın bu özelliğini destekleyen uygulamalar bu özelliği kullanabiliyor.

• WWDC 2011 Notları 2: Mac OS X Lion

5. Dosya Açıkken Taşımak ve Yeniden Adlandırabilmek

Kırk yılda bir olur, onda da canımızı sıkar değil mi? Bir dosya üzerinde çalışırken onun klasörünü veya adını değiştirmek isteriz, ama dosya açık olduğu için kapatmak gerekir. Ama kapatmak ve açmak ayrı bir dert, hele bir de bazı işlemler devam ediyorsa, ya da ne gerek var ki?!

Mac işletim sisteminde bunun için özel bir şey yapmamıza gerek yok. Bir dosya üzerinde çalışıyorken, ya da başka bir uygulama onu kullanıyorsa bile adını değiştirmek, bir yerden alıp başka bir yere taşımak sorun olmuyor.

Bu arada hazır “taşımak” demişken, Mac üzerinde dosyaları kopyalamak yerine “taşımak” istiyor, ama nasıl yapacağınızı bilemiyorsanız şu yazıya göz atabilirsiniz:

• Mac’te dosyalar için “Kes & Yapıştır” (Taşımak) yok mu?

6. Force Touch Trackpad

Daha önceki yazılarda Trackpad diyordum, ama sanırım bu başlık artık çok daha uygun. Çünkü Force Touch özelliği sayesinde Trackpad hem yeni işlevler kazandı, hem de bir süre sonra ortaya çıkabilen tıklama problemleri de ortadan kalkmış oldu.

Trackpad benim için o kadar kritik bir özellik ki, zaman zaman arkadaşlarımın Mac olmayan bilgisayarlarından bir iş yapmaya çalıştığım zaman “Touchpad” kullanımlarını görünce daha iyi anlayabiliyorum.

Trackpad kullamaya başladığımdan beri fare kullanımım inanılmaz düştü. Hatta artık fare kullanmak benim için “fedakarlık” yapmak anlamına geliyor. Çünkü bir çok özellik farede yok. Üstelik bir de elim klavyeden uzaklaşmış oluyor.

Mac’lerdeki Trackpad, üstelik yeni Mac’lerdeki Force Touch özelliği ile gelen Trackpad benim için vazgeçilmezlerden biri…

• Force Touch Trackpad nedir?

7. Basit Tasarım

Bu konuda aslında çok fazla şey yazılabilir. Ama benim bunu ayrı bir madde olarak yazma sebebim özellikle MacBook’ların çok basit tasarlanmış olması. Basitliği ise şöyle genişletebilirim:

• Cihazın üzerinde sadece olması gereken şeyler var. Fazlası yok.
• Elimi MacBook üzerinde gezdirdiğimde elime takılan bir şey, garip çıkıntılar, girintiler, tırtıklar, havalandırma boşlukları yok.
• Klavyenin üstünde veya altında, ekranın kenarlarında dikkat dağıtan gereksiz şeyler yok.
• Ekranı tek parmakla bile açmak mümkün, diğer el ile destek olmadan.
• Kapatmak için ekranı kapatmak, açmak için ekranı açmak yeterli. Çantamda açıl kalır mı endişesi yok, güncellemeleri beklemek yok.
• Sadece donanımsal olarak değil, yazılımsal olarak da müthiş bir uyum içerisinde olan bir ürünü kullanmak büyük keyif.

Steve Jobs’ın güzel bir sözünü de araya sıkıştırmanın tam zamanı belki de…

Tasarım sadece nasıl göründüğü ve hissedildiği değildir. Tasarım, “nasıl çalıştığıdır”.— Steve Jobs
(Design is not just what it looks like and feels like. Design is how it works.)

8. MagSafe

Her ne kadar yeni MacBook’ta Apple MagSafe’i bir kenara bırakmış olsa da, kullandığım MacBook Air’in en sevdiğim özelliklerinden biri MagSafe.

Kolay, pratik, kazaları önlüyor, üzerindeki ışık sayesinde şarj olup olmadığını anlatıyor. Daha ne olsun… 🙂

9. Pil Ömrü

Apple pil ömrü konusunda özellikle son birkaç senede MacBook’lara çağ atlattı desek yanlış olmaz sanırım. 2000’lerin ortalarında 2-3 saatlik pil ömrü ortalamaydı. 2010’lara geldiğimizde ise bu 5-6 saatlere çıktığında mutluluktan havalara uçuyorduk.

Fakat son birkaç senede MacBook’larda pil ömrü “tam gün dayanabilecek” noktaya kadar geldi. Şu andaki birkaç modelin pil ömürleri şöyle:

• MacBook: 10 saat
• 11-inç MacBook Air: 9 saat
• 13-inç MacBook Air: 12 saat
• 13-inç Retina Ekranlı MacBook Pro: 10 saat

Özellikle MacBook incelemesinde de söylediğim gibi, şarj cihazı da önemli ölçüde küçülmesine rağmen, evden çıkarken sadece MacBook’u almak, şarj aletini evde bırakmak büyük bir lüks… 🙂

10. Apple Ekosistemi ile Uyumu – Continuity

Apple’ın her geçen gün kendi cihazları arasındaki uyumu arttırması sanırım bu listedeki en önemli maddelerden biri. Hangisinden başlayıp hangisiyle bitireceğimden emin değilim, ancak şöyle özetlemeye çalışacağım:

• iCloud sayesinde fotoğraf ve belgelerime her yerden erişebiliyorum.
• Cihazlar arasında internet bağlantısı olmadan kolayca dosya paylaşımı yapabiliyorum.
• Yaptığım ayarlar, değişiklikler ve seçimler diğer cihazlardan da kullanılabilir hale geliyor.
• Mac’imdeyken cebimdeki iPhone’a dokunmadan kişisel erişim noktasını açarak internete bağlanabiliyorum. (Aynı şey iPad kullanırken de geçerli)
• iPhone’a gelen çağrıları Mac’ten karşılayabiliyorum.
• SMS’lerimi Mac’te de görebiliyorum, ve SMS gönderebiliyorum.
• AirPlay ile herhangi bir cihazımdaki sesi veya görüntüyü Apple TV’ye gönderebiliyorum.
• MacOS Sierra ile kolumda Apple Watch varken MacBook’u açtığımda şifre girmeme gerek kalmıyor.
• MacOS Sierra ile cihazlar arasında kopyala-yapıştır yapabiliyorum.

11. Küçük ama Müthiş Pratik Özellikler!

Bunların hepsini buraya yazmam zor olsa da, her kullandığımda mutlu olduğum bir tanesine değineyim: PDF’leri kolayca imzalayabilmek.

iPhone, iPad veya Mac’te ne zaman bir PDF’i imzalamam gerekse şu yazıdaki yöntemle saniyeler içinde imzalayıp işimi bitiriyorum:

• Mac’te PDF’leri imzalamak
• iPhone’da PDF’leri imzalamak

12. Fiyatı!

Keşke böyle bir madde daha yazabilseydim… 🙂 Ama değil ne yazık ki, Mac’ler artan döviz kurları sebebiyle son 2 senede ülkemizde gittikçe daha da pahalı hale geldi. Halbuki Ocak 2014’te Türkiye en ucuz Mac alınabilecek yerlerden biriydi… 🙁

Yine de aldığım MacBook’u 4 senedir hala performanslı bir şekilde kullanabildiğim için “helal olsun” diyebiliyorum. 🙂

Sizin Mac dünyasında beğendiğiniz özellikler hangileri? Bana katılmadığınız noktalar var mı? Yorumlarınızı bekliyorum…